30 Ocak 2010 Cumartesi

Güzel Bir Fırsat

Bildiğiniz gibi ülkemiz 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası adaylığını açıkladı.Türkiye beklide ilk defa böyle büyük bir organizasyonu almaya bu kadar yakın.Otoriteler Türkiye’nin şansını çok yüksek görüyor şahsen bende bunun başarılamayacak bir organizasyon olduğunu düşünmüyorum.Türkiye olimpiyatlara aday olduğunda bunu kazanabileceğimize hiç inancım yoktu çünkü güzelim ülkemde bir olimpik spor kültürü yoktu ve hala da yok maalesef bu durum bu kadar ayan ve beyan ortadayken de bizim seçilmemiz hayalden ya da fanteziden başka bir durum değildi.Hayır bu adaylık sürecinde en çok üzüldüğüm şey ise milyonlarca dolar saçılarak yapılan Atatürk Olimpiyat Stadı oldu.Türkiye tarihinin en büyük spor fiyaskosu olarak tarihe geçti; Atatürk’ün isminin bu stadyum ile anılması da ayrı üzücü bir konu.

Şimdi geldik 2010 yılına ve bu sefer Avrupa Futbol Şampiyonasına adayız.Bu organizasyonda şansımızı yükselten en büyük faktör futbollu çok seven bir ülke olmamız. Her ne kadar futbol alt yapımız( bunu genel bakış açısı olarak söylüyorum) sorunlu olsa da bu futbol sevgisini azaltmıyor ülkemizde.Bu durum insanların ve halkın futbola karşı boş olmaması önemli bir artı bizim için ama her şey bu sevgiyle olacak değil.

Yazımın başında da dediğim gibi bu bizim için çok güzel bir fırsat tabi eğer iyi kullanılabilirse.Şuanda birçok açıdan gelişmekte olan bir futbolumuz ve ligimiz var ama alt yapı sorunları da bu gelişmelerle birlikte etkinliğini koruyor.Bu kadar büyük bir organizasyon bir ülkenin futbola olan bakış açısını ve yaklaşımını değiştirmek için ideal bir ortam hazırlaya bilir.Bu organizasyon çerçevesinde yapılacak olan bütün çalışmalar o ülkenin futbolunun geleceğine yapılan yatırımlar olacaktır en azından böyle düşünmemiz gerekmektedir.2016 kadar önümüzde tam 6 yıl var.Bu 6 yıl içerisinde yapılacak çalışmalarla gerçek bir futbol ülkesi olmamamız için önümüzde hiçbir neden yok.

Bu organizasyonda en önemli noktalardan bir tanesi seçilecek şehirler.En çok tartışılan noktalardan biride nedenini bilmeyenler için söylemek gerekirse Doğudan ve Karadeniz bölgesinden şehir seçilmemiş olması idi. Bende bu tartışmada seçimlerde hata yapıldığından yanayım. Bence de bu bölgelerden de şehir olmalıydı, nedeni ise açıklamaya çalışacağım.

Nedenlerin başında bu organizasyon hazırlıklarının ülkenin futbol politikasının bir parçası olmasıdır.Ülkemizin bir futbol politikası yoktur ama olmalıdır inşallah yapılan ihale ve alınacak bu organizasyon buna ön ayak olur.Bu futbol politikasın içinde de mutlaka doğu ve güney doğu Anadolu bölgelerinde futbolu sevdirmek yaygınlaştırmak olmalıdır.Çünkü bu bölgeler potansiyel teşkil etmektedir.Oradaki gençlere futbol aracılığı ile ulaşmak, onları kazanmak ve ülken futboluna yeni değerler katmak için idealdir.Seçilmiş olan bir şehirde olsa oraya yapılmış olan stadyum ve yatırımlar hem o şehirdeki futbol kültürünü ve sanayini hem de etrafındaki bölgelerin futbola olan bakış açısını değiştirecektir.Zaten gelişen futbol orada ve çevre bölgelerde kendi ekonomisini oluşturup kalkınmaya da yardımcı olacaktır.Ama şuanda bu fırsat kaçmış gibi gözüküyor tabi bu dediklerimi yapılması için organizasyon almak gerekmiyor ama bu tip durumlar böyle şeylere vesile olabiliyor. Zaten özünde yapılması gerek bir yatırım ama gelin görünün ki böyle bir vesile varken bile bu göz ardı edilebiliyor bu da bizim bir futbol politikamız olmadığını gözümüze sokuyor.

Federasyon yaptığı açıklamada seçilen şehirlerin nelere göre seçildiğini açıklamaya çalıştı.Şehirlerin hangi formasyonlara sahip olması gerektiğine dair açıklamalar.Benim inandığım yukarda da yazdığım gibi işin kolayına kaçıldığı, daha az baş ağrıtacak olan yolun seçildiği, bir politikayla değil günün getirdikleriyle belirlendiği.Özellikle Trabzon konusunda orada yaşayan insanlara hak vermemek imkansız beklide; devlet senelerdir ihmal ettiği unuttuğu bir şehre hakkını teslim etme şansını yitirdi.Öncelikle Trabzon futbol şehirlerinden bir tanesi bunu unutmamak lazım eğer Konya ili bu organizasyona seçilebiliyorsa Trabzon’u tartışmamak lazım bu arada bu duruma çokta içerlediğini söyleyebiliriz Trabzon halkının en son kupa maçından sonra da artık neler düşündüklerini tahmin bile edemiyorum, bir şehrin hakkı bu kadar mı yenir…Bu duruma komik bir yaklaşımda bulunmuş bordomavi.net ki arkadaşlar.Bence güzelde olmuş….

Evet hala iyi bir şans bizim için bu şampiyona hala kazanabileceğimiz çok şey var.Sağ olsun hükümette mali desteği verdi yaklaşık 1 milyar dolarlık teminatı verdi ama dedim gibi keşke yukarıda söylediklerim de önemsenseydi.

Ankara,Bursa,Antalya,Eskişehir yeni stadyumlarına kavuşacak olan bazı şehirler.Kazanacağımız en büyük artılardan biride bu stadyumlar olacak.Gelişmiş futbol arenaları ile ligimiz rakamsal değerine oyun olarak da yaklaşacaktır.Tabi tesis yapmakla bitmediğini bilen bir zihniyetle. O tesisin her daim bakıma ihtiyacı olduğunu bilen bir akıl yapısıyla.Yoksa bir dönem de Kayseri Spor’un bugün Fenerbahçe’nin,Trabzon’un ve birçok takımın yaşadığı zemin sorunları yine futbolun baltalayıcıları olacaktır.Bu sorunların çözülmesi ve kalitenin artmasında en çok Digiturk sevinecektir herhalde…

Umarım Euro 2016 ülkemizde ceyran eder ve bizde canlı şahitleri oluruz ama ne olursa olsun böyle bir organizasyon bize çok şeyler katacaktır umarım hep beraber bunun keyfini çıkartırız…….

Marka Değeri Üzerine;

Marka değeri son zamanlarda beklide en fazla duyduğumuz laflardan bir tanesi bu peki nedir bu marka değeri yahu….
Şuan Türkiye için marka değeri = Süper Lig. Sağ olsun Digiturk tarihe kazınan ihale ile yayın haklarını tekrar elde etmesi ve bunun için senelik 321 milyon dolar verecek olması. Süper Ligimizin marka değeri tartışmaları artık peşimizi bırakmayacak çünkü ortada bu değeri taşıyabilecek bir lig yok.

Marka değeri tartışmalarının ilk tohumları Euro 2008 de atıldı diyebiliriz.Avrupa şampiyonası 3.’lüğü ve milli takımın yansıttığı futbol imajı, oynadığı futbol turnuva dönüşünde Futbol Federasyonu bu imajı lige ve Türk Futbolunun karakterine işlemeye çalışması marka değerinin tartışmalarının da ateşleyicisi oldu.Her ne kadar milli takımın dünya kupasına gidememesi ulusal futbol üzerinden giden tartışmaları azaltsa da yapılan yayın ihalesinde ki astronomik rakamlar bu tartışmanın süper lige kaymasının ve daha da artmasını sağladı.

Şimdi gelelim bu ligin marka değerine öncelikle şunu tekrar söyleyeyim ben bu ligin bu kadar edeceğine zerre inanmıyorum buna inanmayanlarda çoğunlukta bunun sebeplerini tabiî ki yazacağım.Digiturk’ü çok zor bir 5 sene bekliyor umarım iflas bayrağı çekmezler bence iddaa siteleri bunu da sitelerine koymalı uzun vadeli kupon.Tabi geyik bir yana ama durum ciddi hele ki ihale sonrası yaşananlar şimdiden kafaları kurcalamaya başladı.Bunlar ayrı bir yazı konusu şimdi olayımıza gelelim marka değeri…

O kadar çok şey var ki aslında bu ülkede bu ligin marka değerinin yerlerde olduğunu gösteren ve maalesef bu 321milyon dolar dan çok daha büyük bir şey gerektiriyor ZİHNİYET.Keşke bu problemi de çözebileceğimiz bir ihale olsa….

Asıl benim korktuğum nokta ise bu ihalenin bu zihniyetin üzerine yapılmış olması bu beni gerçekten çok düşündürüyor.Futbolun ileri gideceğine geri vites yapması çok uzak gözükmüyor.Uefa’nın yakında yürürlülüğe sokacağı kulüplerin harcama denetimi sistemleri ve kuralları bizim Zihniyet Değerimize ne kadar uyacak bu çok büyük bir soru işareti.Kulüpler elde edecekleri yayın gelirlerini nasıl kullanacaklar, yapacakları yatırımlar zihniyet değerleri ile aynı çerçevede olursa korkulanın başa gelmesi içten bile değil.

Demek ki İlk önce ligimizin marka değerinden önce Zihniyet değerlerine bir el atmamız gerekiyor.Sporda şiddet yasasının çıkması bunun için iyi bir başlangıç olabilir.Tabi kulüplerin yönetimini revize eden yasalarında hızla çıkması gerekli bu süreçte.Bunlar başlangıçta hız almak için önemli kararlar.Bu yasalar ve düzenlemeler sayesinde futbol kulüpleri kendi yapılarını ve zihniyetlerini sürece adapte edebilirler edemeyenlerde zaten bu sahneden çekilir ama önemli olan bunun adımlarını hızla atabilmek.Eğer Türkiye Marka Değerinden önce Zihniyet Değerini yükseltirse marka değeri zaten kendiliğinden yükselecek ve hak ettiği yere gelecektir ama şuan buna uzaktayız ve hemen gerekli adımları atmalıyız yoksa bu Markanın içi boş bir balondan farkı kalmaz o da patlayana dek ondan sonrası hava…..

28 Ocak 2010 Perşembe

Sadece Bir Hayal

Bugünün ne getireceğini biliyorum sayılır artık yine bir hayal kırıklığı ve yeni bir hayaller alemi.Kendi blogum da ki ilk yazının inanın bunun için olmasını istemezdim ama maalesef böyle bir başlangıç yapmak gerekiyormuş.


Önce size hayalimden bahsediyim.Türk Telekom Arena Stadyumu stad ağzına kadar dolu insanların gözlerinde hem burukluk hem heycan hem de sevinç sahada ise Galatasaray ve Liverpool.Futbolun gerçekten özüne döndüğü beklide en naif olduğu akşamlardan biri hiçbir hatanın önem taşımadığı alınacak puan olmayan ama verilecek olanın çok daha önemli olduğu unutulmaz bir maç.

Evet tahmin edebiliyorsunuzdur Harry Kewell’ın veda maçıydı benim hayalim.Aynı George Hagi,Hakan Şükür,Bülent Korkmaz ve niceleri ile bunun hayalini kurdum ama sonu diğerleri gibi hayal kırıklığına dönüşene dek.

Galatasaray Uefa Kupasına uzandığında, Süper Kupayı kazandığında neler hissettiysem aynılarını belki daha fazlasını hissedecektim o gecelerin birinde, hani derler ya keder de olmalı mutluluk için bunu yaşamalısın; Bizim mutluluğumuzun temelleri olacaktı o geceler üzülüp kederlenecektik ama sevinecektik de şanslı olduğumuz ve anılarımıza bunu da eklediğimiz için….

Evet o gecelerden biri daha sadece benim hayallerimde kaldı takii yeni bir tane daha benim zihnimi meşgul edene kadar ama inanın artık bunların olacağına sanmıyorum; endüstriyelleşen ve paranın artık bu kadar çok olduğu günümüzde ne artık bayrak oyunculara yer var ne de vefaya.

Ben bir taraftarım ve taraftar gibi düşünüyorum birçok yorum birçok forum okudum çoğu kişi kendini kulüp yöneticilerinin yerine koyup muhakeme yapıyor ve kulüp menfaatlerinin önde olduğunu söylüyor buna karşı değilim ama birazda olaya taraftar gözü ile bakmak lazım diye düşünüyorum.Eğer taraftar da işe bu kadar prof. yaklaşmaya başlarsa işte o zaman hayalim de ki belki birçok insanın ortak hayalindeki bu geceler, bu özel zamanlar gerçekleşemeyecek ve özel insanlar hak ettikleri değeri görmeyecekler.

Dedim gibi o hayal gitti artık yenisi gelir mi? Söylediğim gibi sanmıyorum.Yapılan hareketlerin izlenen yolların başarı için olduğu söyleniyor umarım bu başarıya hep beraber ulaşırız ve yine en azından gelen başarılarla sevinçleri yaşarız……Ama sonrası yine hayal kırıklığı….

3 Ocak 2010 Pazar

Başlangıç

En sonunda blog sitesi sahibi ve yazarı oldum he çok mu lazımdı ! tartışılır ama içimden geçen düşünceleri bir şekilde dışarı vurma ihtiyacından olsa gerek bu.
Siteden de anlaşılacağı üzere spor üzerine bir blok biraz futbol ağırlıklı olsada bu ama tabi paylaşmak istediğim başka şeyler de olabilir ana felsefe spor üzerine yapılacak olan paylaşımlar futbol,basketbol,tenis,bisiklet,vs...izlediğim, bildiğim ve fikir sahibi olduğum konular hakkında söyleyeceklerimin olması.....
Yorum yapmak bir nevi burda olmamın amacı ;tvler de birçok insan var ve bence çoğu çok gereksiz insanlar yaptıkları yorumlar ve düşünceleri de insanlıkları gibi gereksiz.He şimdi
bu ağır bir eleştiri diye bilir birçok kimse,onları sevenlerde çıkabilir ama benim gibi düşünen binlerce insan olduğunuda biliyorum adım gibi.
İlerleyen günlerde yazıcağım yazılarda bunlara sık sık değinicem.
Başlangıç yazısını şimdilik bitiriyorum lig arası sona ermek üzere ve birçok futbol ligi de
devam ediyor,birçok organizasyon yakında başlayacak ve ben düşüncelerim ve yorumlarımla
yine burda olucam en yakın zamanda görüşmek üzere...